Bir gün içinde yediğimiz ve içtiğimiz tüm gıdalar diyetimizi oluşturur. Zayıflamak isteyenler, kilo vermek için kalori açığı planlanmış, kişiye özel günlük tüketilecek besinlerin yer aldığı planlama yaparak zayıflama diyetini kullanabilir. Uygulanacak diyette öğünlerde yer alan yemeklerin diyet ile uyumlu olması, düşük kalorili seçimler yapılması başarılı bir şekilde kilo verilmesini sağlar.
İdeal kilo ağırlığını gelindiğinde, ömür boyu sağlıklı seçimler yapılarak ve dengeleme öğrenildiği zaman kişi artık şişmanlamaz. Fakat diyet süreci tamamlandıktan sonra, tekrardan sağlıksız bir şekilde beslenme alışkanlıklarına devam edildiğinde, ne yazık ki kilolar hızla geri alınır. Bunu önlemenin tek yolu, diyet sürecinde dengeli beslenmeyi yaşam şekli haline getirmek gerekir.
Ömür boyu ideal kiloda kalmak isterseniz, hangi besinlerin hangi aralıklarla ne porsiyonda yenmesi gerektiğini bilmeniz gerekir. Bu sayede obezite riskini azaltmış olursunuz. Bunun yanı sıra yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, yüksek kolesterol vb. gibi risklerinden önüne geçmiş olursunuz.
Yaşam kalitenizi yüksek tutmak için, ilaç kullanmadan, yatağa bağımlı kalmadan ve protez yâda baston kullanmadan yaşlanmak için ideal ağırlıkta kalmaya çalışın. Uygulanacak zayıflama diyeti bir dönem yapılır. Sağlıklı yaşam biçimine dönüştürülerek başarı elde edilebilir. Zira kilo alma ve verme gibi kısır döngüden oluşan bir sürece dönüşebilir.
Diyet Yemeğinin Diğer Yemeklerden Ayıran Özellikler
Tuz miktarının, yağ ve kalorinin sınırlandırılmış olması diyet yemeğini diğer yemeklerden ayıran özelliğidir. Besin değerinin zengin olması ve besin gruplarının da çeşitli olması diyet yemeğini ön plana çıkarır. Diyette yağda kızartma, kavurma, soslama tercih edilmez. Bunların yerine haşlama, ızgara ve tuzlu yağlı soslama tercih edilmeden tüketim sağlanır.
Diyet yemeğini diğer yemeklerden ayıran bir başka özellik ise, haftalık olması, besin çeşitliliğinde sebze, bakliyat, balık, kırmızı ve beyaz et gibi unsurların yer alması gelir. Kullanılacak yağ türünde ise zeytinyağı tercih edilir. Diyet uygulayan kişilerde tuz azaltılmalı ve ödem riski düşürülmelidir. Ağız tadına göre baharat, soğan ve sarımsak kullanılabilir. Bunun yanı sıra, et ve tavuk suyu, et ve tavuk bulyonu, un ve şeker kullanılmaz.
Izgara şeklinde yapılmış et yemekleri salata ile tüketilir. Hayvansal yağlar kıymalı yemeklerde azaltılır. Köfte yapımında ekmek içi, galeta unu ilave edilmez. Sebze ile pişirilmiş kıymalı yemekler tercih edilir. Bakliyat kullanımında et ilave edilmez. Sade olarak pişirilen sebzeler yoğurtla tüketilir. Şunu unutmamak gerekir. Kilo verme süreç gerektirir. Bu süreci yaşam biçimi haline getirmelisiniz.
Diyet yemeklerinde az sulu tercih edilmeli ya da suyunu çektirmek sureti ile pişirmek besin değerini korur. Bakliyatlar da ise gazını almak önemlidir. Bu sayede sindirim kolay olur.
Glutensiz Ve Laktozsuz Tarifler
Günümüzde moda haline gelen glutensiz ve laktozsuz beslenme, sağlığımız açısından halk arasında değerli olduğu izlenimi hâkim. Artık süpermarketlerin raflarında yer alan glutensiz, şekersiz etiketler daha fazla yer almaya başladı. Bu tarz içeriklerin bulunması artık çok kolay.
Bu tür sağlık problemi ile karşı karşıya kalındığında, glutensiz ve laktozsuz beslenme zorunluluk haline geliyor. Lakin doğanın insanoğluna sunduğu çeşitlilikten uzaklaşmak, tek bir tip beslenme ile hayatı idame etmek çoğu zaman sağlıklı olmayabiliyor. Bu süreçte glutensiz ve laktozsuz beslenme sağlıklı mıdır? Sorusuna cevap bulmak oldukça zor. Konu ile ilgili gerekli detayların bilinmesi gerekir.
Kimler Glutensiz Ürün Kullanır?
Sindirimi zor olan tahıl bileşenlerine gluten adı verilir. Glutensiz ürünler, gluten içeren ürünlere nazaran daha güçlü bağırsak reaksiyonları üretir. Bu turum kanıtlar ile ispat edilmiştir. Fakat glutensiz ürünlerde de bulunur. Bu ürünler her zaman için avantaj sağlamaz.
Birçoğu dezavantaja da sahiptir. Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, gereksiz şekilde glütensiz yemek yiyen kişiler, lif ve B vitaminlerinden yoksun kalır. Bu durumda kalbe ve sağlığa zarar verebilir. Fakat şunu unutmamak gerekir. Çölyak hastalığı olan kişilerin mutlaka glutensiz gıdalar tüketmesi zorludur.
İntolerans Artırımında Laktoz İçermeyen Gıdalar
Küçük bebekler sütü iyi sindirememelerinden dolayı laktoz enzimini üretiyor. Fakat süt içme bırakıldığında enzim miktarı da azalıyor. Bundan dolayı laktoz intoleransı, tüm yetişkinlerde yüzde 90 oranındadır. Enzimin eksik olması, bağırsakların sütün içerdiği süt şekerini (laktoz) sindirmesi zorlaşır.
Bu durum kramplara ve ishale neden olur. Lakın hemen hemen hepsinde süt belirli miktarlarda tolere edilir. Bunu tolere eden aktif enzim kalıntısı sağlar. Bunun yanı sıra ikincil bir laktoz intoleransı da mevcuttur. Şayet bağırsak mukozası enfeksiyonlardan zarar görürse, laktozu sindirme yeteneği de zarar görebilir.
Laktozlardan kaçınma durumunda, vücudun enzimleri çalışmayı tamamen durdurur. Bu durum intoleransın artmasına neden olur. Toleransın korunması için ne miktarda süt alınacağını bilmek gerekir. 8 ile 10 gram laktoz yemek başına iyi gelir. İleri sürülen bu ölçü, küçük bir bardakta yer alan sütte ya da iki bardak yoğurt da yer alan miktara eşit sayılır.
Uzun sürede olgunlaşmış peynir doğal olarak laktoz içermez. Unlu mamuller, ezmeler, tatlı ve dondurmalar, çikolata ve sosis konusunda titiz olmalısınız. Bunun yanı sıra süt ya da peynir altı suyu tozunda aşırı derecede laktoz saklıdır. Laktozsuz süt ürünlerinde sorun yaşıyorsanız bunun nedeni süt poleni olabilir.
Keto Diyetine Uygun Yemek Fikirleri
Keto diyet diğer bir tabirle ketojenik diyet, yüksek yağ, düşük karbonhidrat. Popüler hale gelen diyetler arasında keto diyet yerini alıyor. Sara hastalığı için uygulanacak tedavide uygulanan bir tür beslenme programıdır. 1921 yılında epilepsi hastalığına karşı uygulanan ketojenik diyet, kilo verme konusunda oldukça fazla dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra Alzheimer, Parkinson, Otizm, sinir ve beyin rahatsızlıklarına karşı tedaviye destek sağlayan beslenme planıdır.
Düşük karbonhidrata dayalı program olan ketojenik diyet, vücut için gerekli olan enerjinin büyük bir kısmını yağlardan elde eder. Buna ilave olarak az da olsa proteinlerden de sağlanır. Fakat vücudun temel enerji kaynağında karbonhidratlar yer alır. Vücutta karbonhidratların eksik olması durumunda vücut enerjiyi yağlardan karşılar. En son enerji kaynağı da proteinlerdir. Proteinleri vücut kullandığında, hücre yapımı ve onarımı sağlanmış olur.
Bu denli faydası bulunan ketojenik diyet nedir? Sorusu aklınıza gelebilir. Protein ve karbonhidrat tüketimi açısından kısıtlı olan, besin kaynaklarının büyük bir kısmının yağlardan karşılandığı diyet olarak bilinir. İnsan vücudu için günlük alınması gereken protein ve karbonhidrat oranı belli bir miktarda kısılır. Buradaki amaç, vücudun belli bir düzene girmesini sağlamaktır.
Bu amacı gerçekleştirmek için günlük olarak karbonhidrat alımı 50 gram düşürülür. Alınacak olan enerjinin yüzde 60 ile 70 kısmı yağlardan karşılanır. Yüzde 20 ile 30 luk kısmı ise proteinden karşılanır. Geri kalan yüzde 5 ile 10 luk kısım ise karbonhidrattan sağlanır. Böylelikle vücut düşük karbonhidrat seviyesini koruyarak, enerji elde etmede yağları kullanır.
Bu diyet, düşük karbonhidrat ve protein ile yüksek yağ içerdiği için uzun süre uygulamada zorluklar yaşanabilir. Bu durum çeşitli sağlık problemlerinde öne çıkarabilir. Bundan dolayı öncelikle doktor ya da beslenme uzmanı ile bu diyetin uygulanması sağlanmalı.
Ayurveda Beslenme Prensipleri
Sağlıklı ve mutlu yaşamanın en temel yapı taşı beslenme şeklidir. Optimum düzeyde sindirim sağlanması, sağlıklı doku oluşumu ve kendini iyi hissetme açısından Ayurvedik beslenme şekli sağlık düzeyini yükseltir.
Tüm insanlara hitap eden ideal beslenme şekli ile fizyolojide ortaya çıkabilecek muhtemel iltihap önleyici beslenme şeklidir. Bu beslenme türünde en temel prensip budur. Her bünyeye uygun ve her semptoma özle çözüm önerisi ile eşsiz nitelikte yelpaze sunar.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,
Anıl UZUN